Merhaba ziyaretçi, bunu okuduysanız kayıtlı olmadığınız anlamına gelir. Birkaç basit adımda kayıt olmak için Buraya Tıklayınız Forumumuzun tüm özelliklerinden yararlanacaksınız.
Bu forum çerezleri kullanıyor
Bu forum, kayıt yaptıysanız giriş bilgilerinizi saklamak için çerezlerden ve son ziyaretiniz değilse son kullanma ziyaretinizden yararlanır. Tanımlama bilgileri, bilgisayarınızda saklanan küçük metin belgeleridir; Bu forum tarafından belirlenen çerezler sadece bu sitede kullanılabilir ve güvenlik riski taşımaz. Bu forumdaki çerezler, okuduğunuz belirli konuları ve en son okuduğunuz zamanları da izler. Lütfen ayarlanmış bu çerezleri kabul edip etmediğinizi onaylayın.

Bu soruyu tekrar sormanızın engellenmesi için seçiminize bakılmaksızın tarayıcınızda bir çerez saklanacaktır. Çerez ayarlarınızı altbilgideki bağlantıyı kullanarak istediğiniz zaman değiştirebilirsiniz.

Konuyu Oyla:
  • Derecelendirme: 0/5 - 0 oy
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Kertenkelenin Hayali - Serdar Yıldırım
#1
KERTENKELENİN HAYALİ
Büyük Sahra Çölü’ nün ortalarına yakın bir yerde, uçsuz bucaksız kum yığınlarının arasında bir kertenkele yaşıyordu. Gündüzleri kızgın güneş ışınları altında yiyecek aramaya çıkmak çok zor olduğu için daima geceleri ortalık serinleyince yuvasından çıkardı. Yuvası da birkaç  büyük kaya parçasının arasındaki kuytu, gölgelik, loş bir yerdi.  Bir gece hava kararır kararmaz yine yiyecek aramaya çıktı, fakat saatlerce dolaşmasına karşın hiç yiyecek bulamadı. Açlık onu güçsüzleştirmişti. Gücü giderek azalıyordu, çok yorulmuştu. Artık yuvasına geri dönemezdi, çünkü hava aydınlanmaya başlamıştı ve yuvasından oldukça uzaklaşmıştı. İleri, daha ileri gitmeliydi ve mutlaka yiyecek bir şeyler bulmalıydı.

Öğle vakti olmuş ve güneş kertenkelenin tam tepesindeydi. Sıcaklık elli dereceye çıkmış ve kumlardan buhar çıkıyor gibi görünüyordu. Dayanılır gibi değildi. Çöl bir fırın halini almış ve güneş ışınları ortalığı kasıp kavuruyordu. Kertenkele güneşi, sıcaklığı unutmuş sadece yiyecek arıyordu. O, şimdi gündüzü gece zannediyordu. Sanki hava serindi ve bu serin gece  bitmeyecekmiş gibi sürüp gidecekti. Kertenkele için gündüz gece olmuştu, gündüz geceleşmişti. Kertenkelenin tersi dönmüştü, bu bir ters dönmesiydi. Gözleri yarı kapalı vaziyetteydi ve gözlerinin önünde bir takım hayaller uçuşuyordu. Bu hayallerin ona yararı dokunabilir miydi? Gövdesini usulca kumların üzerine bıraktı, gözlerini kapadı. Kertenkele pek çok hayalin içinden bir tanesini seçip, o hayali kurmaya başladı.

Geniş bir dere yatağının ortasından incecik, az bir su akıyordu, dağlardan ovaya doğru. Tam sınırda küçük çağlayan vardı ve küçük çağlayandan geçen su ovaya ayak basıyordu. Hemen ilerideki ormana giren su ağaçların arasında uzun süre yol aldıktan sonra kayboluyordu, ama kuru dere yatağı ormandan çıkıp devam ediyordu taa çok uzaklardaki denize kadar. Aylardan eylül, mevsim yaz, iki aydır yağmur yağmamıştır. Ormandaki ağaçlar suya hasret kalmışlardır. Her ağaçtan bir ses, bir feryat, hepsi küçük çağlayandan şikayetçi. Küçük çağlayan ise ormandaki ağaçlara laf yetiştirmekle meşgul, altta mı kalacak, zaten suçsuz, dağlardan dere yatağına inen su çok azsa bunun küçük çağlayanla ne ilgisi var? Küçük çağlayan ne yapsın iki aydır yağmur yağmadıysa?  Bu kısır döngü bir ay kadar devam ettikten sonra sonbahar yağmurları başladı. Günlerce süren yağmur dere yatağını giderek dolduruyordu. Küçük çağlayanın üzerinden aşan su ormana doğru akıp gidiyordu. Eğer yağmur böylesine şiddetle bir süre daha yağmaya devam ederse, dağlardan sel gelebilirdi. Sel gelmese bile dere yatağındaki su taşacak ve ormana zararı dokunacaktı. Bu iki ihtimali göz önünde bulunduran küçük çağlayan bir baraj yapımına girişti. Çabucak barajın yapımını tamamladı ve dağlardan gelen suyu kontrol altına aldı.

Günlerdir yağan yağmur ormandaki ağaçları suya doyurmuştu. Dereden de bol su geliyordu ormana kana kana içiyorlardı. Küçük çağlayan baraj yapmaya başladığında önce şaşırdı, ormandaki ağaçlar:  “ Bu niye baraj yapıyor böyle? Ne olacak oraya baraj yapıp da? “ demeye başladılar. Sonra kızdılar. “ Küçük, bırak gelsin su, kısmetimizi engelleme.  Çek, yık o barajı, başka işin yok mu senin? “ diyerek atıp tuttular. Küçük çağlayan baraj yapmaktaki amacını şu şekilde açıklıyordu:  “ Buralara bir yağıyorsa dağlara beş yağıyordur. Onca su dağlarda kalmayacak mutlaka ovaya inecektir. Gelen su çok olursa sel gelir. Bana bir şey olmaz, zararı sizedir. Bu baraj seli durdurur, sele set olur. Ben de fazla suyu azar azar ovaya bırakırım. Eğer böyle olursa hiç biriniz selden zarar görmezsiniz. “

Sonunda sel geldi. Günlerdir yağan yağmurun biriktirdiği büyük su kütlesi korkunç gürültüyle gelerek baraja takıldı. Küçük çağlayanın yaptığı baraj işe yaramış ve seli durdurmuştu. Fakat barajın arkasındaki suyun basıncı gitgide artıyordu. Küçük çağlayan barajın yıkılmasını önlemek için sonsuz gayret sarf ediyordu. Bir taraftan suyu kontrollü olarak ovaya bırakırken diğer taraftan barajın yıkılan yerlerini tamir ediyordu. Ormandaki ağaçlar ise küçük çağlayanın ne yapmak istediğini anlamak şöyle dursun atıp tutmalarının dozunu arttırarak hakaret etmeye başladılar. En nihayet sel küçük çağlayanın barajını yıkamadı ama onu yıkan bu hakaretler oldu:  “ Alın bakalım basmakalıpçılar. Çekiliyorum aradan. Bırak gelsin su diyordunuz. Alın suyu doya doya yıkanın “ Küçük çağlayan aradan çekilince baraj yıkıldı. Sel suları ormandaki ağaçları kökünden söküp sürükledi, götürdü.

Kertenkele kurduğu hayal bitince gözlerini açtı. Gece olmuş, ortalık serinlemişti. Yattığı yerden doğrulup yürümeye başladı. Yuvasından uzak düşmüştü ama oraya varacağını biliyordu, çünkü kendisini oldukça zinde hissediyordu. Bu durum ne kadar devam ederdi bak işte onu bilmesine belki de imkan, ihtimal yoktu. O zaman bu sahte canlanmaya pek güvenilmezdi. Bir an önce yiyecek bulup karnını doyurmalıydı. Kertenkele yuvasına varıncaya kadar birkaç yerde yiyecek bulup karnını doyurdu. Yuvasının bir köşesine yattığında neredeyse sabah olmak üzereydi. Nasılsa güneş yine ortaya çıkacak ve çöl dayanılmaz şekilde sımsıcak olacaktı. Güneşin kertenkeleye artık bir zararı dokunamazdı.

SON

Yazan: Serdar Yıldırım

BU MASALIN BULUNDUĞU KİTAPLAR:
Kertenkelenin Hayali - Serdar Yıldırım - Sıradışı Yayıncılık - Yayın Yılı: 2011 - 16 Sayfa
Eğlendiren Masallar - Karaca Yayınları - Sayfa: 20-31
Sihirli Masallar - Bilgi Yayınevi- Yayın Yılı: 2009 - Sayfa: 254-257
İnternetten bulup alıyorlar. İşin parasal yönü yoktur. Benim amacım, okuyucuya güzel eserler sunmaktır.
Ara
Mesaj Değerlendirme
Cevapla




Konu ile Alakalı Benzer Konular
Konular Yazar Yorumlar Okunma Son Yorum
  Adam Ve Kurt Köpeği - Serdar Yıldırım Serdar Yıldırım 0 642 29-06-2024, 08:06 PM
Son Yorum: Serdar Yıldırım
  Keloğlan Masalları - Serdar Yıldırım Serdar Yıldırım 5 675 29-06-2024, 08:05 PM
Son Yorum: Serdar Yıldırım
  Deniz Kızı Mary - Serdar Yıldırım Serdar Yıldırım 0 1,005 24-05-2024, 01:29 PM
Son Yorum: Serdar Yıldırım
  Gezgin Şehmuz İznik'te - Serdar Yıldırım Serdar Yıldırım 0 898 24-05-2024, 01:27 PM
Son Yorum: Serdar Yıldırım
  Uludağ Tarzanı Ahmet - Serdar Yıldırım Serdar Yıldırım 0 543 24-05-2024, 01:25 PM
Son Yorum: Serdar Yıldırım
  Korkak Eşek - Serdar Yıldırım Serdar Yıldırım 1 561 24-05-2024, 01:24 PM
Son Yorum: Serdar Yıldırım
  Hikaye Yazarı Ömer Seyfettin İle Serdar Yıldırım Serdar Yıldırım 0 598 18-05-2024, 08:19 PM
Son Yorum: Serdar Yıldırım
  Kardeşlik Hikayeleri - Serdar Yıldırım Serdar Yıldırım 0 448 18-05-2024, 08:17 PM
Son Yorum: Serdar Yıldırım

Hızlı Menü:


Konuyu Okuyanlar: 2 Ziyaretçi


5651 sayılı yasaya göre forumumuzdaki mesajlardan doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir. Şikayet Mailimiz.
"Forum-TR.CoM'un" "Frmtr ve Forumtr" ile herhangi bir ilişiği yoktur. Lütfen Belirtilen Alan Adlarıyla İlgili Talepleriniz Kendi Web Sayfaları Üzerinden İletmelisiniz.




Toplist 25 | Webservis | Toplist Sitesi | Toplist Site ekle